25 Şubat 2015 Çarşamba

HOCALI SOYKIRIMI VE ERMENİ TERÖRÜ

1992 Yılının 26 Şubatında yılların en büyük katliamı,Hocalı Soykırımı yapılmıştır.Soykırımın başrollerinde  Rusya ve Ermenistan vardır.Yüzlerce masum insan katledilmiş,şehir yerle bir edilmiştir.Hocalı Dağlık Karabağ için önemli stratejik bir konuma sahiptir.Bunun yanında asırlarca Türk tarihinin ve kültürünün yaşandığı,sürdürüldüğü yerdir.Azerbaycan Türk'ü dışında Ahıska Türklerinin de yaşadığı yerdir.Normal savaş şartları dışında anlaşılması gereken,soykırım niteliğinde bir intikam alma operasyonudur.Nitekim şöven Ermeni gruplarının 1915 olaylarının intikamı sonucu düzenlenen bir katliam olarak ifade ederler.Hocalı katliamını anlayabilmemiz için,bu katliamdan önceki tarihi aşamaları bilmemiz,Dağlık Karabağ işgalini idrak etmemiz gerekmektedir.
 
Her şey Ermeni Terör örgütlerinin bilhassa da Taşnak Ermeni terör örgütünün çıkmasıyla başladı.Taşnakçılar din ve ırk üzerinden hareketle Ermeni devleti kurmak istediler.Meşhur Ermeni politikası olan;din üzerinden kiliseyi ve zengin olanı kullanıp batı dünyasını kendi tarafına çekip,zayıftan kaçarak,güçlünün yanında bulunarak, amaçlarına ulaşmaya çalışmışlardır.Tıpkı bir zamanlar Bizans'a ve Osmanlıya yaklaştıkları gibi.Bu devletlerinde gücü azaldıktan sonra Rusya'ya yanaşması gibi.İbreyi Rusya'ya çeviren Ermeniler Rusya'nın Kafkasya'ya göç politikası sayesinde,Azerbaycan'ın kuzeyinde istedikleri gibi faaliyet göstermişlerdir.Oraları yakıp yıkmış,çocuk kadın demeden yüzlerce insanı öldürmüşlerdir.1947'de Sovyet Rusya'nın 4083 sayılı karar ile "büyük Ermenistan" fikri resmileşmiştir.O zaman ki Azerbaycan yönetimi Ermenilerin Kafkaslara özellikle de Karabağ'a ve Türkler'in Batı Azerbaycan'dan(bu günki Ermenistan) göçüne engel olamaya çalışmasına rağmen Moskova karşısında güçsüz kaldığı için engel olamamıştır.

Karabağ büyük bölümü bugünkü Azerbaycan ile Ermenistan arasında kalan,güney bölümü İran içinde olan,bölgenin adıdır.Dağlık Karabağ,Ermenice adıyla Arthsak olan bölgenin içinde yer alan bir yerdir.Ermenilere göre burada M.Ö 7.yy'dan beri Ermeni nüfusu ve kültürü vardır ve egemendir.Azerbaycan kaynaklarında ise Ermenilerin bu bölgeye nasıl yerleştiklerini veya nasıl yerleştirildiklerini anlatan sayısız belge vardır.Bunlardan birisi Aliyev'in "Dağlık Karabağ Faktlar ve Olaylar" eseridir.Bu kaynağa göre Ermenilerin Kafkaslarda hiç bir zaman toprağı olamamıştır.Emperyalist güçler tarafından buraya yerleştirilmişlerdir.Azerbaycan'ın eski Cumhurbaşkanı rahmetli Elçibey: "Karabağ Türk dünyasının gırtlağıdır.Bu böyle biline diyordu." Manidardır ki Türk birliğini kurmak isteyen Türkiye Cumhur başkanı Turgut Özal 1993 yılında ölmüştür.

Ermenistan'ın yaptığı soykırıma kadar Karabağ'da 40 bin Ermeni ve 1 milyon Azerbaycan Türk'ü yaşıyordu.Sovyetlere kadar Kafkaslarda hiç bir zaman bir Ermeni devleti olmamıştı.Bu bağlam içinde Rusya'nın Ermenilerin yanında yer almalarının sebepleri vardı.Bunlar
1.Küreselleşen dünyada Azerbaycan petrollerinin önemi
2.Olası İran ve Türkiye müdahaleleri için Azerbaycan'ın üst olarak kullanma isteği

Hocalı katliamını anlamamız için Dağlık Karabağ  işgalini bilmemiz gerekiyor demiştim.Bu olayı idrak ettikten sonra artık Hocalı katliamına girebiliriz.
Hocalı ilçesi Ermeni kuvvetleri için önemli bir askeri nitelikte idi.Karabağ bölgesinin havalimanı üstü olarak kullanılabilecek tek yerdi.Gözlemcilerin raporuna göre Ermeni güçlerinin olduğu Hankendi'ni top ateşine tutan Azerbaycan silahlı kuvvetleri tarafından üst olarak kullanıldığı için Ermeni güçleri tarafından ateş hattına maruz kalmaktaydı.Bir süre sonrada Hocalı Ermenilerin eline geçmişti.Hocalı'dan çıkan mültecilerin İnsan hakları görevlilerine anlattıklarına göre;zaman zaman Ermeni güçlerinin saldırıları sivillere yönelik olmaktaydı.25 Şubat 1992 senesinde Ermeni güçleri,Rus ordusuyla birlikte Hocalı'ya saldırarak tarihin en acımasız soykırımını yaptı.Kasabanın tamamını yakan Ermeni ve Rus güçleri,106'sı kadın 63'ü çocuk 70'ide yaşlıyı katletdiler.76'sı çocuk 487 kişi yaralandı.Çok ağır işkencelere maruz kalan 1.275 kişide göz altına alındı.Hocalı katliamını yerinde gören Fransız Gazeteci Jan İv Junet satırlarına şöyle yazıyordu."Alman faşistlerinin katliamlarını çok duydum fakat 5-6 yaşlarındaki çocukları ve sivilleri öldüren Ermeniler onlardan da beter".
Katliamı anlatan Ermeni gazeteci Daud Kheyriyan "Haçın Hatırı İçin" adlı kitabında şöyle diyordu: "Kamyonlarla 100 tane Azerbaycanlı getirdiler.'gaflan' denilen cesetlerin yakılmasıyla ilgilenen Ermeni grubu 100 tane Azerbaycan cesedini yakmak için yığdı.En son cesetleri getiren Kamyonda 10 yaşında bir kız  çocuğu vardi başından ve karnından ağır biçimde yaralanmıştı.Gözlerinde ölüm korkusun görmüştüm.Daha sonra bir asker geldi ve onuda cesetlerin arasına savurdu.Daha sonra cesetleri yaktılar.İlerleyen zamanlarda Rus-Ermeni güçleri katliamları arttırmış yüzlerce insan daha katledilmiştir.AGiT Dağlık Karabağ'ı Azerbaycan toprağı olarak kabul etmiş.Birleşmiş milletler Ermenistan'ı işgalci olarak kabul etmiştir.

Elinde hiç bir bulgu olmadan Osmanlı bize soykırım yaptı diyen Ermeniler.Fransız gazetecinin de dediği gibi Almanya'daki Faşistlerden bile daha beter bir katliam yaparak soykırım tarihinde yerini almıştır.Hocalı Katliamı sadece sözde ermeni soykırımı iddialarına karşı argüman olarak kullanılmamalı, Hocalı'da yaşanan katliamın hesabı sorulmalıdır.

KAYNAKÇA
Ermeni devlet Terörünün eseri:26 Şubat 1992 Hocalı Soykırımı üzerine
                Beşir Mustafeyev

Soykırım Suçunun önlenmesi ve Cezalandırma Sözleşmesi Açısından Hocalı Katliamı
                Bahadır Bumin Özarslan

Karabağ Meselesi ve Uluslararası Boyutu
                Hakkı Büyükbaş


22 Şubat 2015 Pazar

SÜLEYMAN ŞAH KİMDİR? SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ NEDEN ÖNEMLİDİR?

TSK'nın gerçekleştirmiş olduğu Şah Fırat operasyonuyla Süleyman Şah Türbesi tekrar gündeme geldi.Peki Süleyman Şah kimdir? Türbenin Türkiye açısından Önemi nedir? Şimdi bu sorulara cevap arayacağız.

SÜLEYMAN ŞAH KİMDİR?
Doğum ve ölüm yılı tam net olmayan Süleyman Şah tahminen 12.yy'ın sonlarında doğduğu tahmin edilmektedir.Ertuğrul Gazi'nin babası, Osman Bey'in dedesi ve Kayı Boyu'nun lideridir.Özetleyecek olursak Osmanlı hanedanlığının atasıdır.Moğolların istilası yüzünden Türkistan'dan batıya boyuyla birlikte göç etmiştir.Bu göç sonucunda Erzincan ve Ahlat tarafına yerleşmişlerdir.Aynı boydan başka bir grupta Diyarbakır tarafına yerleşmiştir.Süleyman Boydan bir kaç beyle Caber'e(Suriye sınırları içerisinde bir kent) giderken Fırat nehrinde boğularak öldü.Mezarı Caber Kale'sinin Fırat nehrinin hizasında kuzey yönünde bir yere defnedildi.1.Dünya Savaşından sonra Suriye Fransız Yönetimine girdi fakat Süleyman Şah'ın mezarının bulunduğu bölge Türk toprağı olarak sayıldı.

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBE'SİNİN TARİHÇESİ
1.Dünya Savaşından sonra Suriye Fransa'nın eline geçmiş ve Osmanlı topraklarından ayrılmıştır.Suriye ile birlik de Süleyman Şah'ın türbesi de Fransa toprakları içinde kalmıştı.Yapılan Ankara Antlaşmasının bir maddesinde bu olay çözümlenmişti.Antlaşmanın 9. maddesinde;Osmanlı sülalesinin kurucusu Sultan Osman'ın dedesi Süleyman Şah'ın Caber kalesinde bulunan ve Türk mezarı ismiyle belirli türbesi müştemilatı ile Türkiye'nin malı olacak ve Türkiye oraya muhafızlar koyacak ve Türk bayrağı çekecektir.ifadesi kullanılarak Süleyman Şah'ın mezarının bulunduğu yer resmi olarak Türk toprağı sayıldı.Osmanlı düşmanı diye nitelendirilen Cumhuriyet rejimi kadrosu yapmıştı bu antlaşmayı.Bu hareketten sonra son halife Abdulmecid Efendi Ankara yönetimine teşekkürlerini sundu.
2.Abdulhamid 19. asırda harabe haline gelen Süleyman Şah türbesini onardı.

Süleyman şah Türbesi'nin eski hali fotoğraf Murat Bardakçı

2.Abdulhamid zamanında onarılan türbe tekrar harabeye döndü.Daha donra Sultan Reşat zamanında tekrar onarılmak istenilse de Dünya savaşı çıktığı için mümkün olmadı.1973'de Suriye türbenin olduğu yere baraj yapmak istedi.Türbe sular altında kalma tehlikesi yaşadı.Bunun üstüne Türbe eski yerine benzer bir yere taşındı ve Türk bayrağı dikildi.
Şah Fırat Operasyonu öncesi Süleyman Şah Türbesi
Son olarak da Süleyman Şah Türbe'si İşid tehdidi yüzünden Şah Fırat Operasyonuyla Suriye'nin Eşme köyüne nakledildi.


KAYNAKÇA:
 Murat Bardakçı:Süleyman Şah Türbesi'nin Tarihi


20 Şubat 2015 Cuma

HÜMANİZM ALDATMACASI

Kavramlar hayatımızda önemli yer tutarlar.Bizim ifade yönümüzü desteklerler.Fakat bir çok kavram tanımına uygun kullanılmamaktadır.Bu kavramlardan bir tanesi de Hümanizm kavramıdır.Hümanizm bulunduğu anlam dışında algılanır.Fakat tanımına ve içeriğine bakıldığında gerçek anlaşılır.Hümanizm kavramının yanlış bilinmesinin sebeplerinden birisi de bu kavramı sevimli gösterme isteğidir.

Hümanizm;toplumda genel olarak insan sevgisi olarak bilinir.Fakat bu tanım çok sığ bir tanımdır.Kavramı anlamak için yeterli değildir, hatta yanlış anlamamıza bile sebep olabilir.Hümanizm 14yy'da İtalya'da ortaya çıkan insanın değerini kabul eden,onun her şeyin ölçütü olarak tanımlayan onun sınırlarını ve doğasını konu edinen felsefi ve edebi bir kavramdır.Bu tanımdan yola çıkarak insan sevgisi diye bir genel tanıma gidebiliriz.Fakat daha öncede söylediğim gibi bu bizi yanlışa götürür.Verdiğim uzun tanımda bir hususa dikkat çekmek istiyorum.Tanımda şu ifade geçmektedir."onun her şeyin ölçütü olarak tanımlayan"yani insan her şeyin ölçüsüdür denmek isteniyor.Bu ifade çok iddialı ve keskin bir ifadedir.İnsanın her şeyin ölçütü olarak kabul etmek onu doğanın maddenin duygu dünyasının hakimi ve yaratıcısı olarak kabul etmektir.Bu durumda Tanrı'nın yeri neresidir?İşte altın soru budur.Hümanizme göre insan her şeyi başarabilir her şeye hakim olabilir.Burada açıkça görüyoruz ki Tanrı'yı bir yoksayma var.3 büyük dine göre her şeyin ölçütü Tanrı olduğuna göre Hümanizmin bir Tanrı karşıtlığı olduğunu görebilmekteyiz.Dinlere göre maddenin,evrenin ve insanın ölçütü ve sebebi Tanrı'dır.Hümanizme göre ise insandır.Eğer insan herşeyin ölçütü ise 60 kiloluk bir adam 250 kiloluk bir yükü neden kendi kendine kaldıramıyor ve başkasından yardım almak durumunda kalıyor.Her şeyin ölçütü olan varlığın aynı zamanda da kendi kendine yetme özelliği de kendisinde bulunması gerekiyor.Fakat insan hiç bir zaman kendi kendine yetemez.Aşık olur çünkü başkasının sevgisine ihtiyaç duyar.Hasta olur doktora ihtiyaç duyar.Karnı acıkır yemek yemeye ihtiyaç duyar.Böyle bir varlık nasıl olur da her şeyin ölçütü olabilir?Bu ifadeyi yanlışlamak için bir çok sav geliştirilebilir fakat burada anlatmak istediğim asıl şey Hümanizmin Tanrı'yı yerinden kaldırıp O'nun yerine de insanı oturtmuş olmasıdır.
Hümanizmin çıkış yerine bakıldığında bu durumun neden böyle olduğu çok net anlaşılmaktadır.Hümanizm 14 yy'da İtalya'da çıkan bir kavramdır.Aydınlanma çağının ve Rönesansın başladığı yerden çıkmıştır ve bu kavramın çıkısını tetikleyen etkenler vardır.
Ortaçağ  Avrupa'sında Katolizm hüküm sürmekte ve insanların canını son derece yakmaktaydı.Kilise geniş bir hakimiyet kurmuş bilim ve değerlere karşı gelmiş insanlık onurunu zedeleyici hareketlerde bulunmuştur.Galilei gibi güneş merkezli dünyayı savunan bilim adamlarını kilise aksine bir düşünce içerisinde bulunduğu için asmıştır.Kilisenin zulümlerine Örnek verecek olursak hasta ve ruh sağlığı bozuk kadınları içine şeytan girmiş cadı olarak nitelendirip yakmışlardır.Kilise karşısında halkın hiç bir değeri yoktu halk fakir ve açlıktan kırılırken Kilise çok zengindi.Kiliseye karşı gelen insanlar,Kilisenin kurmuş olduğu engizisyon mahkemelerinde adil olmadan yargılanıp öldürülüyordu.Kiliseden bıkan Avrupa halkı Hristiyanlık'tan ve Katolizimden  şüphe duymaya başladı.Bunun neticesinde de Hümanizm,Rönesans ve Reform gibi kavramlar oluştu.Katolik Kilisesinden bıkan halk Dini ve dolayısıyla Tanrı'yı terk etti.Asırlardır incinen onurunu ve gururunu geri almak için kiliseye karşı koyarak Tanrı'nın koltuğuna insanı oturttu.İşte Hümanizmin asıl anlamı ve kimliği budur.İnsan sevgisi denen Hümanizm kişiliği değersiz kılınan Avrupa insanını Tanrı'dan bile daha değerli kılarak o eski değersizliğinden kurtarma operasyonudur.Son derece de bencilce bir Kurtarma planıdır.Çünkü o Tanrı'dan bile değerli olan insan sadece batı ve batı kökenli insandır.Onun dışındaki insanlar, insan bile değildir.Bunun böyle olduğunun en büyük kanıtı yakın geçmişimizde ve günümüzde batılı güçlerin diğer ülkelere karşı sömürgeci tutumlarıdır.Son bir sözle yazıma noktayı koymak istiyorum.

Hümanizmle insan sevgisini getiren batı maalesef insan olmadan insanın sevilemeyeceğini anlayamadı.

KAYNAKÇA
Nesrin Kale Hümanizm
Dr M.Şükrü Kaya Hümanizmin Çıkışı ve Yayılışı
hümanizm aldatmacası