Bilindiği gibi Suriye
uzun zamandır çok karışık bir durumda. Bu karışıklık sadece Suriye halkını
değil dünyayı da etkilemekte. Bu durum karşısında dünyada ki devletlerin de
Suriye politikaları var. Doğal olarak komşu ülkesi olan Türkiye’nin de bir
Suriye politikası var. İlk önce işe, Suriye’deki iç çatışmanın ve
karışıklıkların sebeplerini açıklayarak başlamak yerinde olacaktır. Suriye uzun
zamandır, kendi seçtiği bir liderle yönetilmemektedir. Yani dikdatöriyel bir yönetim vardır. Halkta bundan şikayetçi
olmuş ve mevcut dikta yönetimine (Esad) tepki göstermeye başlamıştır. Bu tepki
de ağır biçimde Esad tarafından bastırılmaya çalışılmıştır. Bu baskı sonucu
Esad karşıtı olanlar Muhalifler adıyla bir örgüt kurup silahlı mücadeleye
girişmişlerdir. Bu muhalif grubu da destekleyenler ülke dışındaki unsurlar,
Amerika ve batı olmuştur. Bilindiği gibi Türkiye’de desteğini Muhaliflerden
yana kullanmıştır.
Olayın Başlangıcı Arap
Baharı…
Suriye’deki bu
karışıklıkların kökeni yaşanılan Arap baharından kaynaklanmaktadır. Bir çok
Arap ülkesinde halk, dikta yönetimlerden şikayetçi olmuş, Tunus, Mısır, Libya
gibi ülkelerde devrim gerçekleştirip dikta yönetimlerini yıkmışlardır. Fakat yaptıklarının
karşılığında refah, gelişmişlik ve
özgürlük ararken, yeni yönetimlerde de bunu bulamamışlardır. İncelendiğinde,
bunları bulamamalarının sebebi Batılı ülkelerin olaylara dahil olması
denilebilir. Çünkü tarih boyunca Batı’dan Doğuya iyimser bir yardım
gelmemiştir. Bu nedenlerden hareketle, Suriye’deki özgürlük hareketlerinin
sebebi de Arap Baharı hareketinden
kaynaklanmaktadır. Durumu biraz daha açmak, anlatılmak istenen şeyin daha iyi
anlaşılmasına yol açacaktır. Bu durumu açmanın yolu da ABD’nin Ortadoğu planlarına
bakıp, bunun paralelinde Suriye politikasına geçmek olacaktır.
ABD’nin Ortadoğu Planları…
ABD’nin petrol ve
İsrail’i korumak gibi Ortadoğu’da ciddi planları vardır. Bu planlarını
gerçekleştirmek içinde Ortadoğu’nun parçalanması gerekmektedir. Çünkü
parçalandığında yutmak daha kolay olacaktır. ABD bu hedef doğrultusunda, ilk
önce Afganistan daha sonrada Irak’ı işgal edip parçalamıştır. Parçalayamadığı
ülkeler arasında Suriye ve İran kalmıştır. Özellikle İran İsrail ve ABD için
ciddi tehdit oluşturmaktadır. İşte bunun doğrultusunda bir Arap Baharı Planı
hazırlayıp ilk önce Tunus, Libya ve Mısır’ı karıştırmış daha sonra da sıra
Suriye’ye gelmiştir. Suriye halkını özgürlük vaadiyle kandırıp ülkede isyan ve
karmaşaya sebebiyet vermiştir. Bu durumu anlayan ve kendi çıkarlarına ters
düştüğü için İran ve Rusya Esad’ın yanında yer almıştır.
Türkiye’nin Suriye
Politikası…
Suriye olayında Türkiye
Esad’a karşı bir politika sergilemektedir. Buna gerekçe olarak da Esad’ın kendi
halkına eziyet ve kıyım yaptığını göstermektedir. Evet. Esad gerçekten de kendi
halkına eziyet ve zulüm sergilemektedir. Fakat devletler realite ile yönetilir.
Eğer Esad devrilirse Suriye’nin toprak bütünlüğü bozulur. Bu bozulan
toprak bütünlüğü de Türkiye’nin aleyhine
olur. Bunun en büyük örneği Irak’ta yaşanmıştır. Saddam’ın devrilmesi ile
toprak bütünlüğü bozulan Irak’ta, Türkiye’yi de olumsuz etkileyen Bölgesel Kürt
yönetimi kurulmuştu. Suriye’deki toprak bütünlüğü yavaş yavaş bozulurken, PKK
nın Suriye kolu olan PYD güçlenmiştir ve güçlenmeye de devam etmektedir. Bu
durum bile Suriye’nin toprak bütünlüğünün bozulması durumunda Türkiye’nin çıkarına
olamayacağını göstermektedir. Eğer Suriye’nin toprak bütünlüğü bozulursa Büyük
Kürdistan’ın önü açılacak, Irak ve Suriye Kürt bölgeleri birleşip bağımsız bir
devlet kuracaklar, daha sonrada sıra,
Türkiye’nin doğusuna gelecektir. Türkiye’nin doğusunu ele geçiremeseler
bile bu yönde Türkiye’yi çok uğraştıracaklardır. İşte bu sebeplerden dolayı
Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruması yönünde politikalar
izlemelidir.
İşin birde mülteci yönü
var. Esad’ın zulmünden kaçan Suriyeliler Türkiye’ye sığınmışlardır. Türkiye’deki
mülteci sayısı 2.5 milyon olmuş durumda. Ve buna yönelik yapılan harcama
miktarı oldukça yüksek. Avrupa ise bu durumda Türkiye’yi mülteci yurdu olarak
görmekde. Doğal olarak bu anlayışta Türkiye’nin aleyhine bir anlayış olmuştur.
İnsan Suriye’deki
insanların dramlarını görünce çok üzülüyor. İnsanlık ölmüş dememek için Suriye’ye
yardım etmek gerekir, o halkı kabul etmek gerekir diyebiliyor. Gerçekten de öyle
Allah hiç kimseyi bu duruma düşürmesin. Allah hiç kimseyi yurtsuz bırakmasın.
Fakat birde realiteler var. Suriyelilere sonuna kadar kapılarımızı açmak
yeterli bir sonuç doğurmaz. Onlara kendi yurtlarında barış içerisinde
yaşamalarını sağlamak kalıcı bir çözüm oluşturur. Bunun içinde Türkiye’nin
Suriye politikasını, Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana kullanması
gerekmektedir. Hem kendisi için hem de Suriye için. Esad’a karşı olan batılı
ülkeler ve ABD Suriye halkını düşünmemektedir. Eğer Suriye halkını düşünmüş
olsalardı Esad şimdiye kadar devrilir ve özgür bir Suriye meydana gelirdi.
Onlar sadece kendi çıkarlarını düşünmektedirler. Bu savın en büyük
kanıtlayıcısı, Arap Baharı yaşayan ülkelerdir. Hiç biri vaat edilen özgürlüğe
kavuşamamışlardır. Bunun için Suriye halkı ve Türkiye bu ülkelere kanmamalı ona
göre şekillenmemelidirler…