13 Şubat 2016 Cumartesi

SURİYE ÇIKMAZI...

Bilindiği gibi Suriye uzun zamandır çok karışık bir durumda. Bu karışıklık sadece Suriye halkını değil dünyayı da etkilemekte. Bu durum karşısında dünyada ki devletlerin de Suriye politikaları var. Doğal olarak komşu ülkesi olan Türkiye’nin de bir Suriye politikası var. İlk önce işe, Suriye’deki iç çatışmanın ve karışıklıkların sebeplerini açıklayarak başlamak yerinde olacaktır. Suriye uzun zamandır, kendi seçtiği bir liderle yönetilmemektedir. Yani dikdatöriyel  bir yönetim vardır. Halkta bundan şikayetçi olmuş ve mevcut dikta yönetimine (Esad) tepki göstermeye başlamıştır. Bu tepki de ağır biçimde Esad tarafından bastırılmaya çalışılmıştır. Bu baskı sonucu Esad karşıtı olanlar Muhalifler adıyla bir örgüt kurup silahlı mücadeleye girişmişlerdir. Bu muhalif grubu da destekleyenler ülke dışındaki unsurlar, Amerika ve batı olmuştur. Bilindiği gibi Türkiye’de desteğini Muhaliflerden yana kullanmıştır.

Olayın Başlangıcı Arap Baharı…
Suriye’deki bu karışıklıkların kökeni yaşanılan Arap baharından kaynaklanmaktadır. Bir çok Arap ülkesinde halk, dikta yönetimlerden şikayetçi olmuş, Tunus, Mısır, Libya gibi ülkelerde devrim gerçekleştirip dikta yönetimlerini yıkmışlardır. Fakat yaptıklarının karşılığında refah,  gelişmişlik ve özgürlük ararken, yeni yönetimlerde de bunu bulamamışlardır. İncelendiğinde, bunları bulamamalarının sebebi Batılı ülkelerin olaylara dahil olması denilebilir. Çünkü tarih boyunca Batı’dan Doğuya iyimser bir yardım gelmemiştir. Bu nedenlerden hareketle, Suriye’deki özgürlük hareketlerinin sebebi de Arap Baharı  hareketinden kaynaklanmaktadır. Durumu biraz daha açmak, anlatılmak istenen şeyin daha iyi anlaşılmasına yol açacaktır. Bu durumu açmanın yolu da ABD’nin Ortadoğu planlarına bakıp, bunun paralelinde Suriye politikasına geçmek olacaktır.
ABD’nin Ortadoğu Planları…
ABD’nin petrol ve İsrail’i korumak gibi Ortadoğu’da ciddi planları vardır. Bu planlarını gerçekleştirmek içinde Ortadoğu’nun parçalanması gerekmektedir. Çünkü parçalandığında yutmak daha kolay olacaktır. ABD bu hedef doğrultusunda, ilk önce Afganistan daha sonrada Irak’ı işgal edip parçalamıştır. Parçalayamadığı ülkeler arasında Suriye ve İran kalmıştır. Özellikle İran İsrail ve ABD için ciddi tehdit oluşturmaktadır. İşte bunun doğrultusunda bir Arap Baharı Planı hazırlayıp ilk önce Tunus, Libya ve Mısır’ı karıştırmış daha sonra da sıra Suriye’ye gelmiştir. Suriye halkını özgürlük vaadiyle kandırıp ülkede isyan ve karmaşaya sebebiyet vermiştir. Bu durumu anlayan ve kendi çıkarlarına ters düştüğü için İran ve Rusya Esad’ın yanında yer almıştır.

Türkiye’nin Suriye Politikası…
Suriye olayında Türkiye Esad’a karşı bir politika sergilemektedir. Buna gerekçe olarak da Esad’ın kendi halkına eziyet ve kıyım yaptığını göstermektedir. Evet. Esad gerçekten de kendi halkına eziyet ve zulüm sergilemektedir. Fakat devletler realite ile yönetilir. Eğer Esad devrilirse Suriye’nin toprak bütünlüğü bozulur. Bu bozulan toprak  bütünlüğü de Türkiye’nin aleyhine olur. Bunun en büyük örneği Irak’ta yaşanmıştır. Saddam’ın devrilmesi ile toprak bütünlüğü bozulan Irak’ta, Türkiye’yi de olumsuz etkileyen Bölgesel Kürt yönetimi kurulmuştu. Suriye’deki toprak bütünlüğü yavaş yavaş bozulurken, PKK nın Suriye kolu olan PYD güçlenmiştir ve güçlenmeye de devam etmektedir. Bu durum bile Suriye’nin toprak bütünlüğünün bozulması durumunda Türkiye’nin çıkarına olamayacağını göstermektedir. Eğer Suriye’nin toprak bütünlüğü bozulursa Büyük Kürdistan’ın önü açılacak, Irak ve Suriye Kürt bölgeleri birleşip bağımsız bir devlet kuracaklar, daha sonrada sıra,  Türkiye’nin doğusuna gelecektir. Türkiye’nin doğusunu ele geçiremeseler bile bu yönde Türkiye’yi çok uğraştıracaklardır. İşte bu sebeplerden dolayı Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruması yönünde politikalar izlemelidir.

İşin birde mülteci yönü var. Esad’ın zulmünden kaçan Suriyeliler Türkiye’ye sığınmışlardır. Türkiye’deki mülteci sayısı 2.5 milyon olmuş durumda. Ve buna yönelik yapılan harcama miktarı oldukça yüksek. Avrupa ise bu durumda Türkiye’yi mülteci yurdu olarak görmekde. Doğal olarak bu anlayışta Türkiye’nin aleyhine bir anlayış olmuştur.


İnsan Suriye’deki insanların dramlarını görünce çok üzülüyor. İnsanlık ölmüş dememek için Suriye’ye yardım etmek gerekir, o halkı kabul etmek gerekir diyebiliyor. Gerçekten de öyle Allah hiç kimseyi bu duruma düşürmesin. Allah hiç kimseyi yurtsuz bırakmasın. Fakat birde realiteler var. Suriyelilere sonuna kadar kapılarımızı açmak yeterli bir sonuç doğurmaz. Onlara kendi yurtlarında barış içerisinde yaşamalarını sağlamak kalıcı bir çözüm oluşturur. Bunun içinde Türkiye’nin Suriye politikasını, Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana kullanması gerekmektedir. Hem kendisi için hem de Suriye için. Esad’a karşı olan batılı ülkeler ve ABD Suriye halkını düşünmemektedir. Eğer Suriye halkını düşünmüş olsalardı Esad şimdiye kadar devrilir ve özgür bir Suriye meydana gelirdi. Onlar sadece kendi çıkarlarını düşünmektedirler. Bu savın en büyük kanıtlayıcısı, Arap Baharı yaşayan ülkelerdir. Hiç biri vaat edilen özgürlüğe kavuşamamışlardır. Bunun için Suriye halkı ve Türkiye bu ülkelere kanmamalı ona göre şekillenmemelidirler…

11 Şubat 2016 Perşembe

AMERİKA İLE YAŞANILAN PYD KRİZİ

Amerika PYD’yi terör örgütü olarak kabul etmediğini açıkladı. Bunun üzerine Türkiye’den tepki üstüne tepki geldi. Peki ABD’nin Suriye politikasında önemli müttefiki olan Türkiye’ye karşı neden böyle bir tavır sergiledi? Bu tavırla Türkiye’yi kaybetmekten korkmadı mı? Bu soruların cevaplarını bulmak için geçmişe gitmemiz gerekmektedir. Zira ABD’nin bu tavrının nedenleri geçmişte saklıdır.
    
ABD, son Irak Savaşına girerken, Irak’taki ve Ortadoğu’daki bazı gruplara sözler ve teminatlar vermiştir. Bu sözlerden bir tanesi de Irak’taki ve Suriye’deki Kürtlere verilen sözlerdir. Irak’taki Kürtlere özerk devlet sözü vermiş ve savaştan sonrada bunu yerine getirmiştir. Zira şu an Irak’ta  Bölgesel bir Kürt yönetimi mevcut. Kürtlerinde bu doğrultuda büyük Kürdistan’ı kurma gibi bir hayalleri vardır. Bu hayal, Türkiye’nin belirli toraklarından tutunda Suriye ve Irak topraklarından oluşturulmak istenen bir Kürdistan hayalidir. Yakın bir zamanda da Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin başında olan Mesut Barzani’den Irak’taki Kürdistan için bağımsızlık referandumu oluşturacaklarını söylemişti.
   
Bu durumlar karşısında PYD’nin rolü de büyük ve önemlidir. Zaten Büyük Kürdistan’ı kurabilmek için, Suriye’deki iç karışıklıklardan yararlanıp ABD tarafına destek vermektedirler. ABD Suriye’yide işgal edip parçalamak istemektedir. Bu parçalanma durumunda da Irakta olduğu gibi terör örgütlerini kullanmaktadır. Irak’ta olduğu gibi Kürtlere bir devlet sözü yada ona benzer bir söz vermiştir ve burdan da PYD’den destek almaktadır. İşte ABD’nin PYD’yi terör örgütü olarak kabul edememesinin genel nedenlerinden bir tanesi budur.

ABD’nin PYD’yi terör örgütü olarak kabul etmemesinin nedenlerinden biri de Cenevre Görüşmelerinde yaşanan krizdir. Cenevre Görüşmelerine PYD’nin Türkiye engeline takılarak katılamaması PYD ve  ABD arasında soğuk rüzgarlar estirmişti. ABD’nin Türkiye’den gelen tepkilere inat  PYD’yi terör örgütü olarak kabul etmemesi bir gönül alma durumundan ibarettir. Bu şekilde PYD ABD ittifakı bozulmamıştır.

  

Ortadoğu’da yaşanılan Suriye krizi Türkiye’nin lehine değil aleyhine işlemektedir. Suriye üzerindeki dış politika tekrar gözden geçirilmelidir. Zira şu anki politikayla devam edilirse Türkiye için sonuçları ağır olabilir. Bu eksende Türkiye’nin politikası Ortadoğu’daki komşularının toprak bütünlüğünden yana olmalıdır. Çünkü Türkiye’nin toprak bütünlüğünü de etkileyecek olan Büyük Kürdistan hayali vardır. Eğer Suriye bölünürse, ilk önce Irak’taki Kürdistan bağımsız olacak, Suriye’de özerk bir Kürt bölgesi kurulacaktır. Daha sonrada bu iki Kürt bölgesi birleşip bağımsız bir Kürdistan kuracaklardır. Son aşama olarak da sıra Türkiye’nin doğusuna gelecektir.