31 Ocak 2017 Salı

İslam'ın Son Kalesi Türkiye

Son zamanlarda Batılı güçlerin İslam Dünyasına karşı etkisi artmaya başlamıştır. Bu etki İslam Dünyasının gardını düşürmeye yönelik bir etkidir. Batılı ülkeler İslam dünyasında bir etki yaratarak, bu ülkelerde hakimiyet kurmak ve kendi politikalarını yürütmek istemişlerdir. İslam Dünyasına genel olarak baktığımızda da bunu başardıklarını rahatlıkla görebiliriz. Amerika ve onu ardından elen batılı güçler Arap Baharını icat ederek, zaten hakimiyeti altında tuttukları Arap ve İslam ülkelerinde mutlak hakimiyet kurmayı başarmışlardır.

Arap baharından sonra hakimiyeti altına alamadıkları iki İslam Ülkesi kalmıştı. Bunlar İran ve Türkiye idi. Aslından bu hakimiyet altına alınamayan iki ülke tam bağımsız ülkeler arasında sayılamazlar. Türkiye politikalarında ABD’ye bağlı iken, İran ise Rusya’ya bağlılık gösteren bir ülkedir. Fakat diğer İslam ülkelerine baktığımızda bu ilik ülke bağımsız olarak gösterilebilir. İşte 15 Temmuz darbe girişimi hakimiyet altına alınamamış ülke olan Türkiye’yi hakimiyet altına alma operasyonundan başka bir şey değildir. Amerika ve ardından gelen batılı güçleri Türkiye üzerinde egemenlik kurabilmek için FETÖYÜ kukla olarak kullanmışlardır.  Bunu CIA ve ABD’nin darbe sonra sergilediği pasif durumdan rahatlıkla anlayabiliriz.

15 Temmuzda yaşanan darbe, Türkiye’nin dış politikasını ve müttefikleri ile olan ilişkisini gözden geçirmesini neden olmalıdır. Türkiye bilindiği üzere bir NATO ülkesidir. NATO bünyesinde bulunun bir ülkede eğer iç veya dışsal bir nedenden dolayı(örneğin ülkemizde yaşanan darbe gibi) kargaşa yaşanırsa hemen NATO ülkeleri buna müdahale eder ve o ülkeye yardımcı olur. Başka bir deyişle NATO bünyes,nde barındırdığı ülkelerle iş birliği halinde olarak, bu ülkeleri her türlü tehditten korumak için var olan bir kuruluştur. Fakat bakıldığında Türkiye’de darbe gerçekleşirken hiçbir NATO ülkesinden destek ve yardım gelmedi. Bırakın yardımı NATO’nun patronu olan ABD’nin darbede parmağı olduğu öne sürüldü. Üstelik bu iddia  oldukça sağlam bir iddia idi. Bu nedenlerden dolayı Türkiye yeni ittifaklar peşinde olmalı ve yeni politikalar belirlemelidir.

15 Temmuz darbesini planlayanlar sadece FETÖ değil onun üst akıllarıda bu iş içinde idi. Yalnız başarılı olamadılar. İslam’ın son kalesi olan Türkiye’yi yıkamadılar. Türk milletinin güçlü iradesi ve korkusuz yapısı bir kez daha meydana çıktı ve bu şer güçlere izin vermedi.  İşte bu yüzden Türkiye İslam’ın son kalesi… Hatta Küresel sisteme ve otoritelere karşı son güç. Bu gücü yıkmak yok etmek öyle çokta kolay değil. Türk milleti daha öncede yok edilmek istendi fakat sadece beli bükülebildi. 15 Temmuzda da anlı ak ve güçlü bir şekilde kendini korumasını bildi. Şer gücler bilsinler ki burası ne Mısır nede Libya. Burası yedi düvele meydan okumuş korkusuz Türk milletinin cennet vatanı. Bu sözler kibirden dolayı değil. Şanlı Türk tarihinin cümleye dökülmüş halidir. Sadece söz değil kanla ölümle azimle ispatlanmış bir göstergedir.
                        Allah şahidimiz ki köle olmayacağız

                        Allah şahidimiz ki asla esareti kabul etmeyeceğiz






Araplar Hainlik Yaptı Mı?

Tarihsel bir durum vardır. Tarih boyunca konuşulmuş, tartışılmış ve hala tartışılmakta olan bir durum. Bu durumun ismi Araplar Osmanlı’ya ihanet etti mi? Etmedi mi? Konuyu açacak olursak sorun daha iyi anlaşılabilir. Osmanlı Suriye’de ve Hicaz bölgesinde yabancı güçlere karşı savaşırken, kurtuluş mücadelesi verirken Şerif Hüseyin önderliğindeki Araplar yabancı güçlerle birlikte olup Osmanlı’ya karşı savaşmışlardır. Bu durum 20 yüzyılda yaşanırken, buna benzer bir durum daha önceleri Osmanlı’nın parlak dönemlerini yaşarken de gerçekleşti. Ünlü denizcimiz Hızır Reis Tunus’u fetih etmek üzereyken Tunuslu Araplar İspanyollara yardım etmişler ve Fethi önlemişlerdir. Sonunda da İspanyollardan zulüm ve ölüm görmüşlerdir. Bu yazdıklarımın kaynaklarını merak edenler için Mustafa Armağan “Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı-1” kitabında ve Talha Uğurluel’in yazılarında ve bir çok tarihi kaynakta bulabilirsiniz.

Aslında benim bu yazıda anlatmak istediğim şey tarihi bir gerçekliği ispat etmekten ziyade duruma kavramsal ve felsefi bakmaktır. Arapların bu yaptıkları ihanet sayılır mı? Bu yapılanlar bütün Araplara yüklenmesi doğru bir şey midir? Gibi konulara aydınlık getirmektir.

Araplar tarihte, yabancı güçlerle birleşerek Osmanlıya karşı savaşmalarının en büyük sebeplerinden birisi, kendilerine ait bir devlet kurabilme isteğidir. Bunun dışında yabancı güçlerin kışkırtmaları ve kötü niyetli yöneticilerinde payı var. Arapların kendilerine ait bir devlet kurma istekleri masum ve doğal görünse de bu istekleri hem kendileri için hem de İslam alemi için kötü ve acılı sonlanmıştır. Şerif Hüseyin’e bağımsız bir Arabistan sözü verilmiş ve bu söz yerine getirilmemiş , Suriye’de katliamlar yapılmış ve Tunus’ta İspanyollarla birleşip Osmanlıya karşı savaşan Araplar İspanyollardan zulüm ve ölüm görmüşlerdir.


Konun asıl mühim noktası günümüzde Araplara hain demek ya da onlara hain dememektir. Her bir Arap için hain demek abukluk olduğu gibi tarihi unutup Arap dünyasının yaptığı yanlışları da unutmak hata olur. Araplar geçmişte bize karşı savaştıkları gibi, bizim içinde Çanakkale’de ve birçok cephede de savaşmışlardır. Onun için bırakalım Araplara hain demiyelim, geçmişte yapılan yanlışlar var diyelim. Araplar Osmanlı’ya karşı yabancı güçlerle savaşarak bize hainlik değil kendilerine ve İslam dünyasına hainlik yapmışlardır. Tarih bize bunu çok acı bir biçimde göstermiştir.