8 Eylül 2015 Salı

İŞBİRLİKÇİ DOĞAN MEDYASI

   A milli takımımızın Hollanda ile oynadığı maç saatinden beri 
yaşananlar, aklın sınırlarını zorlar nitelikte hadiselerdir. Maç oynanırken Dağlıca bölgesinden gelen şehit haberleri maçı gölge de bırakmış, Davutoğlu derhal oradan ayrılarak olağanüstü toplantı için Ankara’ya hareket etmiştir.

   Tabi ki olaylar bundan sonra cereyan etti. 7 Haziran seçimlerinde
 ve o tarihten bugüne kadar, her fırsatta Hdp’nin sözcülüğünü üstlenen, neredeyse her gün bir Hdp’li vekili kanallarında boy boy servis eden, eş başkanlarına sazlı sözlü sıra geceleri düzenleyen, bununla da yetinmeyip sosyal medya hesaplarından açıkça Hdp’ye oy isteyen Aydın Doğan ve ekibi algı operasyonunda sınır tanımayarak, Erdoğan’a saldırdı.
  
   Hürriyet gazetesi, o sırada bir TV programında soruları yanıtlayan 
Erdoğan’ın bir cümlesini değiştirerek medyaya servis etti. Erdoğan düşmanları pusu da beklediklerinden midir , yoksa gelen şehit haberlerini birinin üstlenmesi gerektiğinden midir , bilinmez. Hemen müthiş bir ağız birliği ile Erdoğan, bütün  şehitlerin sorumlusu ilan edildi.

   Ama herkesin gözden kaçırdığı bir şey vardı. Hürriyet gazetesi 
kısa bir süre sonra servis ettiği bu haberi kaldırmıştı. Ancak bu zokayı yutanlar, Pkk’nın ekmeğine yağ sürmüş, Aydın Doğan ve ekibi Pkk savıcılığında yine başarılı olmuşlardı.

   Bir ülkenin cumhurbaşkanı söylemediği bir cümle yüzünden yargılanırken, sosyal medya çalkalanırken bir kişi de çıkıp bu haberi servis eden neden haberi kaldırdı?  diye sorma zahmetinde bulunmadı. İnsanların o kadar gözü dönmüş ki, gerçekleri görüyorlar, o da yetmezmiş gibi canlı yayında tekrar cevap veriyor ona bile sırt çeviriyorlar.

   Hadi bu kadar insan kör diyelim. Ertesi gün Kılıçdaroğlu ve
 Bahçeli’nin bu habere inanarak açıklama yapmalarına ne demeli ?

   Ama ben buna şaşırmıyorum. Chp’de öyle bir danışman var ki
 Kılıçdaroğlu’nu konuşmadan önce ona değinmek lazım. Koray Çalışkan denen bu zat, Türkiye’nin Letonya ile berabere kalmasından Erdoğan’ı sorumlu tutuyor. Düşünebiliyor musunuz? Aklın durduğu son nokta bence bu. Chp’den  bir kişi de çıkıp demiyor ki, bu nasıl bizim danışmanımız olabilir?

   Gelelim Bahçeli’ye. Bahçeli yaptığı açıklama da hiç utanmadan,
 sıkılmadan halkın yüzde 52’sinin oyunu almış bir cumhurbaşkanına; ya sesini kes ya da çek git diyor.

   Sen kim oluyorsun ey Bahçeli? Madem bu kadar sağlam horozlanabiliyordun, Rahşan Ecevit, ülkücülere eli kanlı katiller dediğinde neredeydin ? Neden o zaman tek bir kelime edemedin? Ecevit’in karşısında sus pus oldun ? Sen ve senin gibiler, benim seçtiğim cumhurbaşkanını asla ne susturabilirler, ne de kovabilirler. Herkes haddini bilmeli.

   Buradan tüm vatanseverlere sesleniyorum. Doğan medyası en az Pkk kadar haindir. Bölücü terör örgütleri (FETÖ, PKK) ile iş birliği içerisindedir. Bize düşen ise bu medya grubunu protesto etmek, kanallarını izlememek, gazetelerini almamaktır. Bu her vatanseverin görevidir.

   Ülkemiz çok zor bir süreçten geçmekte. Bu süreçte herkes siyasi hesaplarını bir kenara koymalı, tüm sıfatlarından sıyrılmalı ve birlik beraberlik çağrısı yapmalıdır. Siyasetçilere düşen görev budur. Halkımız ise (kürtler ve türkler) masum insanlara zarar vermemelidir. 3 kuruş para kazanmak için şehir değiştiren insanlara zarar vermek, bize hiçbir şey kazandırmaz.


   Son olarak Dağlıca ve Iğdır saldırılarında şehit düşen asker ve polislerimize Allah’tan rahmet yakınlarına başsağlığı diliyorum…


4 Eylül 2015 Cuma

KIYIYA VURAN KELİMELER

   Kabul edelim ki Suriye mültecilerini ülke olarak bir türlü içimize sindiremedik. Bazılarımız seçim vaadi olarak onları ülkelerine geri göndermeyi bile söyledi. Her ne kadar hükümetin Suriye politikasını tasnif etmesem de  , vicdan sahibi her insan gibi ben de savaştan kaçan insanların yarı yolda bırakılması taraftarı değildim. Aklınıza en sevmediğiniz veya düşman olarak gördüğünüz birini getirin. Kapınızın önünde savaş çıksa , kapınızı çaldığında onu içeriye almaz mısınız ? Yoksa önce nereli olduğunu mu sorarsınız ? Hepsini geçtim , evimize gelen misafire en baş köşeyi hazırlamak bizim geleneklerimizden gelir. En güzel yemekler hazırlanır , günler öncesinden temizlikler yapılır. Bize karşı kusuru olsa da görmezlikten geliriz , bir yeri kırsa dökse sesimizi çıkarmayız. Neden ? Çünkü o misafirdir. 
   Aynı durum Suriye mültecileri için de geçerli değil mi ? Onları sırf ırkları farklı diye dışlamak , ikinci sınıf insan muamelesi yapmak inandığımız değerlerin neresine denk geliyor ? Şimdi bazıları diyor ki , iyi söylüyorsun da onlar da gelip eşlerimize , kardeşlerimize sarkıntılık yapıyor , hırsızlık yapıyor , çevreyi kirletiyor. Bunların hepsi doğru. Ancak şunu bilmeliyiz ki her insanın iyisi kötüsü var. Kurunun yanında yaşı da yakmak doğru mu ? Bir de şu tavır var çevrede. Sanki bu insanlar gelene kadar ülkemiz de hiç bu olaylar olmuyordu , hepimiz çok iyi insanlardık , geldiler bizi bozdular. Yapmayın Allah aşkına !!!
   Hala bir çok şehir de bu insanlara iş verilmiyor. Ev kiraları iki katına çıkarılıyor. Ama devlet bu insanlara yardım edince ,  emekli maaşı gündeme getiriliyor. Amenna emekli maaşları az ben buna katılıyorum , lakin sen ev sahibi olarak pornografik fiyatlar söylersen , iş veren olarak bu insanları görmezden gelirsen devlette bu olaya kayıtsız kalamaz. 
   Şimdi birkaç gündür herkes kıyıya vuran o masum , o temiz yürekli çocuğu konuşuyor. Öyle ki , onlara ikinci sınıf insan muamelesi yapan zavallılar bile profillerinde aynı kareyi paylaşarak ,  vicdanlarını rahatlatıyorlar. Bre gafil ! Sen değil miydin her yer Suriyeli doldu artık rahat nefes alamıyoruz diyen ? Kendinizi komik duruma düşürmeyin. En önemlisi de bu masum çocuk üzerinden birbirinize nefret kusmayın. Partinizin alacağı bir kaç oy uğruna, insanlığınızı vermeyin.
   Osmanlı bittiğinden beri hep aynı sorunla oyalanıyoruz farkında değil misiniz ? Son yüz yıldır bu coğrafya da Türk olmayanları inkar etme , ya da onları da Türk olarak görme gibi bir hastalık var. Bu ırkçılık fitnesini aramıza sokanlar , kardeşi kardeşe kırdırmanın peşindeler. Biz Medeniyet tecrübesini yaşamış bir ecdadın torunları olarak , bu fitneyi aramıza sokanlara savaş açmak yerine , kendimizle savaşıyoruz. Artık kaybedecek zamanımız kalmadı. Dünyaya yeniden adaleti , kardeşliği yerleştirmenin yegane yolu İslam'dır. Garp , gittiği yerlere her zaman kan , gözyaşı , umutsuzluk götürmüştür. Yeniden diriliş için özümüze dönmeli , kaybettiğimiz insani değerlerimizi tekrar kazanmalıyız. İslam'ı hayatımızın merkezine koyduğumuz da gelecek için umutlanabiliriz, aksi takdirde ne Türk olarak ne de Kürt olarak tarih sahnesinde var olamayız. Son günlerde okuduğum en anlamlı cümlelerle sizi baş başa bırakıyorum.

'Ey yeryüzü ; mazlumların çığlığında harlanan Dünya.
Sürgün , açlık ve ölümü peşinden sürükleyen insanlık.
Ah Türkiye dik durmalısın , umut gibi.
'öia