12 Aralık 2015 Cumartesi

2016 AVRUPA ŞAMPİYONASI

Türkiye'nin de yer alacağı, Fransa'da düzenlenecek olan 2016 Avrupa Şampiyonasın'da gruplar belli oldu. İşte gruplar;


D Grubu                              A Grubu                              B Grubu                    

İspanya                               Fransa                                   İngiltere

Türkiye                              Arnavutluk                            Galler

Çek Cumhuriyeti               Romanya                               Slovalya
                                                               
Hırvatistan                           İsviçre                                 Rusya



C Grubu                              E Grubu                                F Grubu

Almanya                             Belçika                                  Portekiz

Kuzey İrlanda                     İrlanda Cumhuriyeti             İzlanda

Polonya                               İsveç                                     Macaristan

Ukrayna                              İtalya                                     Avusturya







O GEMİ GELMESİN!

Şu hayattan nede çok isteğimiz vardır… Beklentilerimiz, beklediklerimiz vardır. Tam bulmuşken bir anda kaybettiklerimiz vardır. Bazen de yada çoğu zaman, tam bulmuşken veda etmek zorunda kalmış  ve gelmesini beklediklerimiz vardır.  Belki bir babadır beklenen… Belki bir sevgili ya da anne veya bir dost… Belki de hiç gelmeyeceklerini bile bile bekleriz. Bir umuttur onların gelme hayali. Ne kadarda güzeldir, hayallerin gerçekleşmesi… Ya da hayalin gerçekleştirilmesi. Bilsek de gelmeyeceklerini demez miyiz? O gemi bir gün gelecek! Fakat bakarız hep gözlerimiz yollardadır, denizdedir. Gözlerimiz hep o gemiyi arar. Ama bir türlü gelmez o gemi. Pes etmeyiz hiç beklemekten. Ya gelirse umuduyla yaşarız. Sabrımızın anahtarı tamda budur işte. Ya gelirse? Bu küçük umut bile gözümüzde büyür ve bize bekleme sabrı verir. Aslında ya gelirse sözcüğünü söyletende, beklenilen gemidir. O gemi öyle bir gemidir ki, gelmesine dair, okyanusta bir damla kadar ümit olsa bile Çöller kadar büyük bir ümit gibi gelir  insana. Çok mühimdir o gemi. Onu beklemesi bile güzeldir. Onun gelme fikri bile insana çok güzel  gelir. Ve o gemi aslında, bekleyeni bekleyen yapan gemidir. Bekleyenin varoluşunu oluşturan en temel şeydir. Derler, Mecnun’u Mecnun yapan, Leyla’nın aşkıydı, Şirini Şirin yapan Keremin aşkıydı… Evet, doğru bu söylenenler. İşte bekleyeni bekleyen yapanda beklenendir. Hiç yılmadan büyük bir sabır ve arzuyla bekleyeni bekleyen yapan o gelmeyen gemidir. O gelmeyen gemiyi bekleyen kendini hemen Necip Fazıl’ın dizelerinde bulur. O kadar beklemiştir ki kendi bir anda şiir olur ve aynen böyle dizelere dökülür;

Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

O kadar beklenir ki o gelmeyen gemi… Ölüm korkusuyla sabaha çıkabilir miyim? Diye sabahı bekleyen hastadan çok, Ne de bir ölüyü fosilleştirmek için bekleyen toprak. Ve beklememiştir, hayattaki amacı insanları günaha sokmak olan şeytan, günahı dört gözle.


İşte o gelmeyen gemidir şairlere beklenen şiirleri yazdıran. İşte o gelmeyen gemidir, şiiri insanlara okutan. Ve o gemidir, şarkılar yazdıran. Bırakın O gemi gelmesin! Gelmesin ki bende ki bu sabır bitmesin. Gelmesin ki şairler yine beklenen şiirlerini yazsın. O gemi gelmesin de şarkılardan dudaklara düşen ve gözlerde deryalar yaratan mısralar bitmesin. O gemi gelmese de olur! “O” öyle bir şey ki,  O’nu beklemek onun geleceği ümidini taşımak ve O’nu Onsuzda sevmek çok güzel. Her şeyden önce O beklemeye değer…




7 Aralık 2015 Pazartesi

OSMANLI'NIN FARKLI MEDENİYETLERİ BİR ARADA TUTABİLMESİ VE ONLARI KAYBETMESİ

Osmanlı Devleti, birçok etnik unsuru uzun süre bir arada tutmayı başarmış bir devlettir. Öyle ki; devlet dağıldıktan sonra, 47’den fazla ulusal devlet kurulmuştur. Günümüzde de Osmanlı’dan ayrıldıktan sonra varlığını sürdüren 47 tane ulusal devlet vardır. Osmanlı devleti birçok etnik unsuru bir arada tutmuş fakat bu etnik unsurların ayrılmasına da engel olamamıştır. Bu kadar etnik unsuru bir arada uzun bir süre tutmak ciddi bir başarıdır. Peki, bu kadar etnik unsuru bira arada tutarken ne oldu da etnik unsurlar teker teker Osmanlı’dan ayrıldı? Bu soruyu cevaplayabilmemiz için, ilk önce Osmanlı’nın farklı medeniyetleri nasıl bir arada tuttuğunu anlamamız gerekmektedir.

Farklı Medeniyetleri Bir Arada Tutma Becerisi…
Osmanlı Devleti fethettiği yerlerde Müslüman olsun ya da gayrimüslim olsun hoşgörüyle yaklaşmış, onların inançlarına gelenek ve göreneklerine saygılı yaklaşmıştır. Gayrimüslimleri kendi inançlarına göre yargılamış onların kafasındaki adalet anlayışını zedelememiştir. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettiğinde gayrimüslimlerden şu meşhur söz gelmiştir: “Hristiyan şapkası görmektense Osmanlı sarığı görmeyi tercih ederiz”. Yani gayrimüslim halk kendi, dindaşlarından bile şikayetçiydi bunun yerine Osmanlı hoşgörüsünü tercih ediyordu. Bu Osmanlı Devletinin hoşgörü politikasının bir sonucuydu. Osmanlı’nın Farklı medeniyetleri bir arada tutmanın başka bir yöntemi ise şuydu; Fethettiği topraklardaki vatandaşlara, Osmanlı vatandaşlığı bilincini kazandırıyordu. Bunu da “Devşirme Sistemi” ile yapıyordu. Yani zeki bir Sırp Müslüman kültürüyle yoğrulup, sadrazam olabiliyordu. Farklı Medeniyetleri Bir arada tutmanın Osmanlı’daki bir başka yöntemi ise “iyi teşkilatlanma ve merkezi yönetimin taşra yönetimine hakimiyeti”idi. Osmanlı fethettiği yerlere Beylerbeyliği kuruyor, o topraklarda olan biten her şeyi hızlıca haber alıp müdahale edebiliyordu. Merkezi yönetimin taşra yönetimine ciddi anlamda otoritesi var idi. Osmanlı’nın politikası, kendinden olamayanlara kötü davranıp kendisine kazanç sağlamıyor, tam tersine iyi davranıp, hem kendisi hem de diğer etnik gruplar kazanıyordu.

Farklı Medeniyetlerin Bir Arada Tutulamaması…
Osmanlı, çok sayıda farklı milletleri uzun bir süre birlikte tutabildiği gibi daha sonra bu milletleri, kısa bir süre zarfında da  kaybetmiştir. Hoşgörü, iyi teşkilatlanma, merkezi yönetimin güçlü olma durumu, farklı medeniyetleri bir arada tutmak için tek başına yeterli olamamıştı. Bu durumun sosyolojik, felsefi ve siyasi-politik nedenleri vardır. Ben bu yazıda siyasi politik durumunu ele alacağım. Fakat sosyolojik ve felsefi durumlarda çok önemlidir.

Osmanlı’nın Yükseliş Dönemindeki Otorite ve Mutlak Güç Boşluğu
Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan yükseliş dönemine kadar, bir başka deyişle farklı medeniyetleri kendi bünyesine kattığı dönemlerde dünyada bir otorite boşluğu vardı. Bu durum karşısında da Osmanlı mutlak güç otoritesi olmaya başlamıştı, daha sonraları da olmuştu. Hıristiyan dünyası paramparça idi. Katolik Kilisesi halka ve yöneticilere ciddi anlamda eziyet çektirmekteydi. Ortodoks dünyası ise Bizans’ın zayıflamasıyla çökmek üzereydi. Fatih’le birlikte de çökmüştü. Bu durumlar karşında Osmanlı, Avrupa’daki medeniyetleri teker teker bünyesine katıyordu. Özellikle, Sırp, Yunan ve Ermenileri bir arada tutmak ve kendini bünyenize katmak ciddi bir meseleydi ve Osmanlı Devleti bunu başarmıştı. Yine Osmanlı’dan ilk ayrılmalar, Sırplardan ve Yunanlılardan gelecekti.

Osmanlı Devleti kendi bünyesine kattığı medeniyetleri tek tek kaybetmeye başlamıştır. Bunun en büyük sebebi Dünyada ki Otorite ve Güç boşluğunun başka devletlerce doldurulması olacaktır. Artık dünyanın mutlak güç otoritesi Osmanlı değildir. Topraklarında Güneş batmayan imparatorluk olan İngiltere’dir. Onun altında Fransa ve kendi varlığını tamamlamış ve güçlendirmiş olan Rusya’dır. Artık Katolik dünyasını sahiplenecek yada azınlıkları sahiplenecek bir İngiltere vardır. Fransız ihtilalini bahane ederek azınlıklara kol kanat gerecek bir Fransa vardır. Bizans’ın yıkılmasıyla sahipsiz kalan Ortodokslarda artık Rusya’ya sırtlarını dayamışlardır. Yani dünyada güç dengeleri değişmiş ve medeniyetlerin Osmanlı bünyesinde kalmasının bir anlamı kalmamıştır.

Yunanistan ve Sırbistan’ın Bağımsızlığı
Hiçbir medeniyet iyi yada kötü olsun bir başka medeniyet tarafından kontrol edilmek istemez. Yukarıda bahsettiğim nedenlerden dolayı Sırbistan ve Yunanistan Osmanlı Devleti’nin kontrolü altına girmişti. Ama dünyada güç dengeleri değişince bu iki medeniyet, hemen bağımsızlıklarını istediler ve onu da elde ettiler. Yunanistan’ın ve Sırbistan’ın bağımsızlığında İngiltere, Rusya ve Fransız İhtilali önemli yer tutmaktadır. Rusya, Ortodoks bir ülkedir. Yunanistan ve Sırbistan’da Ortodoks’tur. Rusya bunu bahane ederek Osmanlı’nın içişlerine defalarca karışmıştır. Yunanistan ve Sırbistan’da bunu kullanarak Rusya’dan bağımsızlık yolunda ciddi yardımlar almıştır. Fransız ihtilalinin o ulusçu akımı Yunanistan’ı ve Sırbistan’ı etkilemiş Osmanlı topraklarında gözü olan Rusya ve İngiltere bu iki ülkeye yardım edip bağımsızlıklarını kazandırmışlardır… Hala günümüzde Sırbistan ve Rusya stratejik müttefiklerdir. Bu ortaklık Sırbistan’ın bağımsızlığını kazanmaya çalıştığı yıllardan gelmektedir.
Ermenilerin Tarih boyunca izledikleri Kendi Varlıklarını Sürdürebilme Stratejileri

Ermenilerde Osmanlı bünyesine girmiş, daha sonra ondan ayrılmış bir medeniyettir. Fakat Ermenilerin, yazıda işlediğimiz konuyla doğrudan ilgili tarihsel bir stratejileri vardır. Bu strateji şudur; Ermeni Tarihine baktığımızda, Ermenilerin tarih boyunca hep güçlünün yanında olduğunu görürüz. Dünyadaki güç merkezi Bizans’tı ve Bizans hakimiyetine girdiler. Daha sonra güç odağı Osmanlı oldu, Osmanlı hakimiyetine girdiler. Osmanlı çöktü, bu seferde yeni güç, Rusya hakimiyetine girdiler. Yani Ermeniler kendi varlıklarını devam ettirebilmek için, tarih boyunca kim güçlüyse onun yanında yer aldılar.


Sonuç olarak, Osmanlı Devleti’nin birçok medeniyeti bir arada tutması büyük bir başarıdır. Bu medeniyetleri bir arada tutmasının sebebi, Dünyadaki tek güç odağı olmasıdır. Daha sonra bu güç odağı halini kaybetmesiyle farklı medeniyetleri de kaybetmiştir.