29 Mart 2015 Pazar

ŞARK MESELESİ

   Şark meselesi,en yalın anlamıyla 'Doğu sorunu' yani Osmanlı devletinin paylaşılması sorunudur.Başka bir deyişle,Türklerin Avrupa'da ilerlemeye başladığı yıllarda batılılar tarafından doğu sorunu dile getirilmeye başlanmıştır.
   Geçenlerde Yusuf Kaplan'ı dinlerken şark meselesi hakkında iki amaçtan bahsetti.Birincisi,Osmanlının Avrupa'dan atılması.İkincisi ise Türklerin İslamdan uzaklaştırılması.
   Bu iki amaç son 300 yılda Türklerin başındaki belaları özetler nitelikte tespitlerdir.Tabi ki Batı sürekli çalışmakta yeni entrikalar, yeni dolaplar peşinde koşmaktadır.Bu iki amaçtan birincisi Osmanlıyı yok ederek gerçekleştirilmiştir.İkincisi ise bugün hızlandırılmış bir şekilde yürütülmekte ülkem insanları da buna çanak tutmaktadır.Bu cümleyi biraz açmak gerekirse tam olarak anlatmak istediğim şey şudur : 
Ülkemize sokulan Modernizm fitnesi, insanlarımız tarafından desteklenmekte bunu reddeden insanlara ise gerici, yobaz damgası vurulmaktadır.Oysa Batı kültürünü reddetmek her Müslümanın birinci vazifesi olmalıdır.
   Emperyalist Batı her alanda etkisini göstermektedir.Öyle ki Türkiye de ekonomi ve medya ufak bir azınlığın elinde yönetilmekte her açıdan Batıya hizmet etmektedir.Bugün ekonomide ufak bir azınlık bütün Türkiyeyi yönetiyorsa burada Müslümanlığa aykırı adaletsiz bir durum var demektir.Aynı şekilde TV kanalları bütün değerleri köreltmekte ve yok etmektedir.
   Günümüz batı ülkelerinin artık dünyaya verebileceği bir şey kalmamıştır.Dikkat edelim, son 100 yıl içerisinde batıdan bir bilim adamı, bir müzik adamı çıkmamıştır.Ayrıca aile yapısı çökmüş,ahlaksızlık tavan yapmıştır.Batılılar her ne kadar birbiri ile anlaşıyor gibi görünse de, en ufak bir kıvılcımda yine birbirlerine düşeceklerdir. Bunun nedeni ise tarihte batılılar her zaman nezhep derdinde olmuşlardır.Bir İngiliz kendi çıkarları için, bir Alman ise her zaman kendi çıkarları için savaşır.Müslümanın farkı burada ortaya çıkmalıdır.Bir Müslüman bütün insanlığın saadeti, bütün insanlığın mutluluğu için çalışır.Bu sebepledir ki bütün dünya İslam Medeniyetine muhtaçtır.
   Bu kadar sözün ardından insanın aklına şu soru gelmiyor değil.Peki biz Modernizm belasına nasıl bulaştık ?
   Osmanlının bu konuda ki en büyük hatası öz güven sorunudur.Aşırı öz güven ve dışarıya kendimizi kapatmamız en büyük hatamız oldu.Bunun sonuçlarını da en sert şekilde yaşadık ve Modernizm akımına kapıldık.Tabi ki tek suç Osmanlı devletinin değildir.Ondan sonra kurulan Cumhuriyette aynı olaya kendini kaptırmış,eğitim,kültür,dil,din bütün bu alanlarda eski silinmiş ve batıdan her şey kopyala yapıştır şeklinde bu millete reva görülmüştür.Bu konuyu başka bir yazı da daha detaylı şekilde işleriz.Çünkü hakkında söylenecek ve eleştirilecek epey bir durum ve olay o dönemde gerçekleşmiştir.
   Yazımı Modernizmin kurucularından Descartes'in herkesin üzerinde düşünmesi gereken ibretlik sözü ile noktalıyorum.
'Tabiatın efendileri ve hakimleri olacağız'

20 Mart 2015 Cuma

NEVRUZ NEDİR NEDEN KUTLANIR?

Nevruz;İran,Afganistan,Kürtler ve Türki Cumhuriyetler tarafından kutlanan baharın gelişi,geleneksel yeni yıla giriş ve bahar bayramıdır.Kelime anlamı Farsça kökenli olup Nev(yeni) Ruz(gün) kelimelerinin birleşmesiyle yeni gün anlamı taşımaktadır.

NEVRUZUN TARİHÇESİ
Yazılı olarak ilk kez Pers kaynaklarında adı geçen Nevruz,İran takvimlerine göre yılın ilk gününü temsil eder.İslami bir kökeni olmamasına rağmen İran'da kutlanır ve resmi tatil verilir.Aynı zamanda Zerdüşler içinde kutsal bir gün olarak kabul edilir.Kürlerde,Nevruz bayramının Kürt mitolojisindeki Demirci Kava efsanesine dayandığı inanılır.Türklerde ise Ergenokondan çıkışı anlamıyla ve baharın gelişiyle kutlanır.
Nevruz bir çok ülkede coşkuyla ve karnaval havasında kutlanır.Türki Cumhuriyetlerinde sokaklar süslenir ve uzun bir resmi tatil ilan edilir.
KAZAKİSTAN'DA NEVRUZ ŞENLİKLERİNDEN BİR GÖRÜNÜM


TÜRKLERDE NEVRUZ
Türkler'de nevruz Ergenekon destanına dayanmaktadır.Türkler(Köktürk Devleti döneminde) Ergenekonda demirden dağı eritip,çıkarlar ve Türk soyu devam eder.Böylece de bu olay her nevruzda kutlanır.Türklerde nevruz aynı zamanda baharın gelişini simgeler.Bu sebeple de İ.Ö 8 yy.'dan itibaren kutlanır.Türkiye'de 1995 'ten önce gelenek olarak kabul edilirken,1995 ten itibarende resmi bayram olarak kabul edilmiştir.
21 Mart tarihi Türk Takviminde yılbaşı olarak belirlenmiş bu güne de "Yılgayak" demişlerdir.Aynı zamanda Melikşah'ın Celali takviminde yılbaşı olarak kabul edilirken Kaşgarlı Mahmut'un yazdığı Divan-ı Lügatit Türk'te de baharın gelişi olarak belirtilmiştir.
Osmanlı ve Selçuklularda milli bayram olarak kutlanmış,Osmanlılarda mesir  macunu şölenleriyle birlikte kutlanmıştır.

Görmekteyiz ki bir çok etnik grup nevruzu kutlamakta.Bu kutlanan nevruzda ortak ritüeller olduğu gibi farklı ritüellerde bulunmaktadır.Ortak figür baharın gelişi olarak merkeze oturmuştur.Milletler baharın gelişi merkeze alarak bunun çevresine kendi mitolojik hikayelerini koymuşlardır.Özellikle de Kürtlerin ve Türklerin nevruza koydukları mitolojik hikayeler birbirine benzemektedirler.Türklerde Ergenekonda Demirden bir dağdan kurtuluşun sonucunda nevruz kutlanırken Kürtlerde ise Demirci Kava Mitolojisine dayanmaktadır.Nevruz kutlamalarındaki çekiç ve örs kullanımı da demirden dağ olan Ergenekon'dan gelmektedir.

KAYNAKÇA
Nevruz:Bugün gazetesi
Nevruz Bayramı Ahmet Yuvalı
Anadolu'da Nevruz Kutlamaları Rasim Karaman

HÜSEYİN BELGER


17 Mart 2015 Salı

ÇANAKKALE ZAFERİNİN ANATOMİSİ

Efsaneler vardır hayatta...İmkansızlıklar,olması mümkün görünmeyen şeyler...Ama asıl beceri imkansızı imkanlı yapmak,olması mümkün görünmeyen şeyleri mümkün kılmaktır.İşte Çanakkale cephesinde bunların hepsi yaşandı.Yenilmez donanmalar vardı.Geçilmez ordular..Bunlara karşılık giyecek bir üniforması bile olmayan bir ordu vardı.Üstelik cephanelikleri de çok azdı.Buna rağmen bu fakir ordu kazandı.Belki giyecek üniformaları yoktu,kullanılacak cephanelikleri..Ama onların kalbinde iman ve vatan sevgisi vardı.Böylece olmaz denileni oldurdular.

ÇANAKKALE CEPHESİNİN AÇILMASININ SEBEPLERİ 

Birinci Dünya savaşına Osmanlı Devleti İngiltere,Fransa ve Rusya'nın(İtilaf Devletleri) karşısında yer alarak girdi.Bunun neticesinde;Rusya'ya yardım etmek isteyen İtilaf devletleri Çanakkale yolu üzerinden boğazları kullanmayı planlıyordu.Rusya'ya savaştan sonra boğazların kendisine verileceği yönünden söz verilmişti.Fakat İngiltere de boğazlara sahip olmak istiyordu.İngiltere'nin Çanakkale Savaşını kazanıp,Rusya'dan önce boğazlara sahip olma fikri vardı.Ayrıca Çanakkale Savaşı ile birlikte Osmanlı Devletine son verip,Hindistan ve Süveyş Kanalındaki Osmanlı tehlikesinden korunmak,Hilafet sahibi Osmanlıyı Müslüman halk karşısında aciz duruma düşürmek istiyordu.Eğer Osmanlı düşerse bir çok cephede kapanacaktı ve savaş erken bitecekti.
Yani itilaf devletleri için özellikle de İngiltere için bu cephe Osmanlı'nın sonu demekti,

SAVAŞIN BAŞLAMASI...

ilk deniz savaşı 3 Kasım 1914'de itilaf Devletlerine mensup savaş gemilerinin,boğazın Anadolu ve Rumeli tabyalarını bombalamasıyla başladı.İtilaf Devletleri Akdeniz Baş amirali Karden'e göre boğaz bir ay içinde geçilmiş olacaktı.İngiliz ve Fransız zırhlıları 19 Şubat 1915 günü Çanakkale Boğazı'na saldırıya geçti.Bu saldırıya Türk Askeri çok ağır biçimde top atışlarıyla karşılık verdi.Bunu beklemeyen karşı güç geri çekilmek zorunda kaldı.Bundan sonra 20,25 Şubat ve 5 Martta İtilaf güçleri tekrar saldırıya geçti.Türk Ordusu bu saldırıyada karşılık verdi.Bu ağır çatışmalar sonucu her iki tarafta ağır kayıplar verdi.Sonuç alamayan İtilaf Devletleri 18 Mart 1915 günü tekrar ağır bir saldırıya geçtiler.Bunda da başarılı olamadılar.

SAVAŞIN SONUÇLANMASI...


Son saldırıda da başarılı olamayan İtilaf güçleri deniz yoluyla bu işin olmayacağını kabul ederek,Kara harekatına giriştiler.25 nisan 1915 günü sahilin her iki tarafına kara harekatı düzenlediler.Türk Ordusu bu saldırıyada karşı koydu ve İtilaf güçlerini başarısız kıldılar.Çanakkale'nin geçilemeyeceğini anlayan İtilaf güçleri 9 Ocak 1916 da geri çekilmek zorunda kaldı ve savaşı Osmanlı kazandı.İtilaf güçlerince 1 ay sürmesi  ve kendilerinin kazanacaklarından emin oldukları savaş 1 sene sürmüş ve mağlubiyetle sonuçlanmıştı.Bu netice 1.Dünya Savaşını da uzatmıştı.Savaşın sonunda Türk tarafı 211.000 karşıt güç ise 180.000 kayıp verdi.

18 MART RUHU...

Çanakkale cephesinde savaş 18 Mart 1915 günü bitmemiştir.Savaşın bitiş tarihi 9 Ocak 1916'dır.Fakat 18 Mart 1915 günü anma günü olarak belirlenmiştir.Bende bunun için böyle bir alt başlık kullanma gereksinimi hissettim.
Düşününki bir cihan harbine giriyorsunuz.Önemli bir cephanede savaşıyorsunuz.Giyecek üniformanız yok yiyecek aşınız ve cephaneniz az.Karşınızda dünyanın en iyi donanması en son teknolojiye sahip ordular var.Dikkatinizi çekmek ıstiyorum;siz ordusunuz karşınızdakiler birden fazla ordu.Nasıl olur da savaşı kazanabiliyor olursunuz?Tabi ki bu işin bir felsefesi var.O felsefe de İman ve  vatanperver olunuşluktur.Savaşta çarpışan 15 yaşındaki Mehmet,eğer bu savaşta yenilirsek benim camiilerimden ezan özgürce okunmayacak,kendi bayrağım dalgalanmayacak,kendi dilimi konuşamayacağım,kendi kaderimi kendim karar veremeyeceğim düşüncesi içerisindeydi.30 yaşındaki Hasan karısını çocuğunu anasını hasta babasını bırakıp cepheye  gelmişti.Biliyordu eğer biz bu savaşı kazanamazsak benim çocuğum özgürce kendi vatanında hareket edemeyecek Anam sarıkızı alıp otlatmaya gidemeyecek babam özgürce rençberlik edemeyecek.Belkide düşmanlar karımın namusuna göz dikecek.İşte bu düşünceler içerisinde kazanıldı bu savaşlar.Şimdi kendimize soralım hangimiz bu düşünceler içerisindeyiz? Hangimiz iman dolu ve vatanperveriz?18 Mart ruhunu hiç kaybetmememiz ve bu ruhu iliklerimize kadar hissetmemiz gereken bir ruh.Şunu unutmayalım biz 3 kıtaya hükmetmiş bir neslin torunlarıyız.Biz koskoca bir imparatorluk kaybetmiş bir neslin torunlarıyız.Ve biz Çanakkale'de imkansızı başarmış küllerinden doğan, İstiklal mücadelesi verip,yeni Türkiye'yi kuran bir neslin torunlarıyız!

ÇANAKKALE ZAFERİ İLE İLGİLİ EKLENTİLER
ÇANAKKALE TÜRKÜSÜNÜN SÖZLERİ

     


KAYNAKÇA
18 Mart Çanakkale Savaşının Sebepleri ve Sonuçları YAŞAR SEMİZ 
Çanakkale Savaşı Bibliyografyası   Doç. Dr. Oğuz AYTEPE

çanakkale zaferinin anatomisi

HÜSEYİN BELGER...

14 Mart 2015 Cumartesi

ALLAH BU MİLLETE BİR DAHA İSTİKLAL MARŞI YAZDIRMASIN!

   Büyük küçük,genç yaşlı hemen herkes bu manalı cümlenin kime ait olduğu bilir.Aslında bu cümlenin altında yatan derin manayı anlamak için milli mücadele dönemine gitmek Çanakkale de elde edilen zaferi incelemek gerekir. Milletimizin içinde bulunduğu şartlar dönemin koşulları akla gelince insan gerçekten milli şairimiz ile aynı duyguları paylaşmadan edemiyor.
   Mehmet Akif Ersoy 'un bu insanı düşündüren cümlesi ile yazıma başladıktan sonra asıl konuya dönebiliriz. Aslında TBMM milli duyguları ön plana almak amacı ile güfte yarışması düzenlemiş,işin ucuna para ödülü koymuş bir çok kişi bu yarışmaya katılmıştı. Ancak Akif para ödülü sebebi ile ilk başta yanaşmasa da sonradan ikna edilmiş ve yarışmaya katılmıştır. O gün onu kim ikna ettiyse Allah razı olsun.Sonuç olarak milli şairimiz yarışmayı kazanmış ve bu müthiş dizeler ortaya çıkmıştır.Gelin bu konuyu kapatmadan önce İstiklal Marşımızın ilk kelimesi olan 'Korkma' kelimesinin sırrını bir kaç cümle ile bilmeyenlere nakledelim.
   Hiç düşündük mü neden marşımız korkma ile başlar? Mutlaka düşünenler olmuştur.İşte bu sırrı geçenlerde TRT Diyanet'te yayınlanan bir çizgi film şöyle anlatıyor. Şiirlerini yazarken Kuran'ı Kerim den ilham alan Mehmet Akif İstiklal Marşını kaleme alırken Peygamber Efendimizin Mekke'den Medine'ye hicreti sırasında saklandıkları Sevr mağarasında Hz.Ebubekir'e 'korkma ya Ebubekir Allah bizimle beraberdir.' sözleri aklına gelir ve oradan ilham alır.
   Mehmet Akif'in sadece İstiklal Marşı değil daha nice şiirleri bu milleti derinden etkilemiştir. Gel gelelim işin bir de hiç konuşulmasını istemediğimiz boyutu mevcut. Cumhuriyet kurulduktan sonra rejime muhalif olanların çektiği sıkıntıları en derinden yaşayan şairlerden biridir Mehmet Akif. Öyle şeyler yaşamıştır ki İstiklal mahkemelerinde yargılanabilir hatta bugün asılmış bir milli şairimiz olabilirdi.Tabi böyle bir durum olsaydı bu tarihi utancın gölgesinde nasıl yaşardık varın orasını siz düşünün.
   Milli Mücadele dönemi bittikten sonra safların netleşmesi ve devletin yüzünü tamamen batıya dönmesi özellikle Akif'in başını çok ağrıtmıştır. Hatta akabinde biz bunun için mi bu ülkeyi savunduk cümlesinin dudaklarından dökülmesine neden olmuştur.Kısa bir süre önce Derin Tarih dergisinde bu konuda bir yazı kaleme alındı. Yazı da belgeleri ile milli şairimizin irtica 906 kodu ile fişlendiği ve Mısır'a gittiğinde bile peşine adam takıldığı ortaya çıkarıldı.Hatta bununla da kalınmamış yazdığı eserler sakıncalı görülerek toplatılmıştı. Evet ben bu satırları yazarken bile utanıyorken milletimize bu utancı birileri reva görmekten çekinmediler.
   Şunları dile getirenler olabilir. Sen olaylara bugünün şartları ile bakıyorsun o yüzden yanlış değerlendiriyorsun! Evet ben bugünün şartları ile bakıyorum.Çünkü hangi günün şartları ile bakılırsa bakılsın hiç bir şey yapmasa bile senin benim hepimizin olan o şanlı marşın yazarı olan bir kişi sırf bu yüzden bile saygıyı hak eder.Ama maalesef ki biz her şeyi elimize yüzümüze bulaştırmayı çok iyi becerebilen bir milletiz.Umarım Mehmet Akif Ersoy'a ölmüş olsa bile sonsuza dek hak ettiği değer verilir.Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın...

7 Mart 2015 Cumartesi

İNSAN OLMAYAN KADIN(8 mart Kaınlar Günü)

DÜNYA KADINLAR GÜNÜNÜN TARİHÇESİ

8 Mart 1857'de daha elverişli koşullarda çalışmak isteyen 40.000 dokuma işçisi ABD'nin New York kentinde bir dokuma fabrikasında işe başladı.Fakat bu işçilerpolisin saldırıları ile fabrikaya kilitlenirler.Fabrikada yangın çıkınca da  barikatı aşamayan 126 kadın canverir. İşçilerin cenazesine 10.000 den fazla kişi katıldı.1910 yılında Danimarka'da Uluslararası Sosyalist Kadınlar konferansı düzenlendi.Bu konferansta ölen işçiler anısına 8 mart kadınlar günü olarak ilan edildi.2.Dünya Savaşı yıllarında bazı ülkelerde yasaklanan kadınlar günü ABD de anılmaya 1960'lı yıllarda başlandı.Birleşmiş milletlerde 1977 de bu günün anılmasını kabul etti.Moskova'da düzenlenen konferans sonucunda da Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak anılması kabul edildi.Fakat Birleşmiş Milletler Dünya Kadınlar günü olarak kabul etmeye devam etti.

BATI'DA KADIN

Batı dünyasında kadına bakmaya antik Yunan,Grek ve Roma döneminden başlamak istiyorum.Demokrasi Antik Yunan'da doğmuş bir kavramdır.Fakat çıktığı dönemde,günümüzde uygulandığı gibi uygulanmamıştır.400-600 kişiden oluşan bir meclis vardı,Bu meclis ülkeyi yönetecek lideri seçerdi.Fakat bu meclis soylulardan ve sadece erkeklerden oluşurdu.Yani sınıflı bir toplum mevcuttu.Soylular(sadece erkek olanlar),köleler ve kadınlar.Antik Yunan'da ve Roma'da kadın bir haz verici araçtı.Üreme makinesi idi.Onlarla sadece cinsel ilişkiye girilirdi.Roger Garaudy'in ifadesine göre bir Grek yazarı şöyle yazabiliyordu."Bize,bizlere çocuk verebilecek,okşayarak sevecek metresler ve faişeler lazım".Yani kadın sadece cinsellik üzerine kurulmuş ayrı bir tür olarak vardı.Şimdi de Antik dönemden sonra şu aydınlanmış Avrupa'daki, kadın algısına bakmak istiyorum.
Aydınlanmış Fransa'da kadının kocasından bağımsız malları üzerinde tasarrufta bulunabilmesi 20.yy'ın başlarını bulurken,Rönesans'ın kaynağı İtalya'da ise kadının eşinden boşanabilme hakkına sahip olabilmesi için,20.yy'ın üçüncü çeyreğini beklemesi gerekiyordu.Yani Aydınlanmanın çıkış noktası olan,özgürlüğü ön plana atan İtalya ve Fransa'da, kadın 20. yy'da akla ancak geliyordu.
Avrupa'da kapitalist döneme gelince Avrupa için, kadının çok önemli bir rolü vardı.Kadının insan olduğu anlaşılmıştı.Kadın insandı ve çalışma potansiyeli vardı.Fabrikalarda köle gibi çalıştırmak için çok önemliydi.ABD'de 126 kadın işçinin ölmesi bunu çok net temellendiriyor.Modern Batı toplumunda da kadının reklamlarda,kliplerde cinsel obje olarak kullanıldığı da apaçıktır.Bu gün Batıda aşk nedir? diye sorulduğunda alacağınız yanıt seks olacaktır.

İSLAM'DA KADIN

Batı kadının 20.yy'da farkına varıırken, İslamiyet'de, gelişiyle birlikte boşanma miras ve bir çok hak verilmişti.İslam'da kadın haklarına eşitlik bağlamında bir çok eleştiri getirilir.İslam'ın erkeği daha üstün tuttuğu söylenir.
"Erkekler kadınlardan bir derece daha üstündür."
(Bakara,2/228)
Bu ayet ilk başta bu eleştiriyi haklı çıkartabilir.Fakat Roger Garaudy bu ayet'in bu şekilde gelmesinin sebebinin Arap dünyasının ataerkil bir yapısından kaynaklandığını söyler.Arap dünyasında İslamiyet'ten önce kadın ticari ve sosyal hayatta aktif olmadığı için, tecrübesiz olduğu için, erkeğin bir derece üstün kılındığını söyler.Yani tarihsel bir bağlam vardır.İslam dünyasında kadın namusu çok önemlidir.Avrupa'da olduğu gibi kadın, cinsellik objesi olarak görülmez.İslam'da bir de çoklu evlenmeye izin verdiği yönünde eleştiriler vardır.İslam çoklu evlenmeyi yasaklamaz fakat sınırlar getirir.
"Eğer aralarında adaleti yerine getirmekten korkarsanız,o zaman bir kadınla evlenin".(Nisa,4/3)
"Allah bir adamın göğüsünde iki kalp yaratmadı".(Nisa,4/3)
Hz Muhammed'de birden fazla eşliydi.Bunun sebebi yapılan savaşlardan sonra azalan erkek nüfusuydu.Almanya'da da 2.dünya savaşında kırılan erkek nüfusu neticesinde birden fazla eş edinme serbest bırakıldı.Yani İslamda ki çoklu evliliğin sosyolojik bir yönü vardır.Ayrıca,Veda hutbesinde Hz Muhammed şöyle demiştir."Kadınlar size Allah'ın emanetidir".Buradan da Kadının İslamiyet için ne kadar önemli olduğu görülebilir,

SONUÇ
Antik Yunan ve Roma'da insan olmayan sadece haz kaynağı olan kadın,Aydınlanma Avrupa'sında hiç bir hakka sahip görülmezken,Kapitalist Batı'da ve ABD' de işçi köle ve boşanmaya bile hakkı olmayan bir türdü.İslamda ise her türlü hakka sahipti.Bu gün uluslararası kadın günü ilan eden, batılı ve ABD'liler,Ortadoğu'da yaptıkları katliamlar neticesinde milyonlarca kadını öldürüyor ve askerleri buradaki kadınlara tecavüz ediyor.Kadınlar gününü ilan edenlerde buna sessiz kalıyor.Bu da bize batıda çıkan her şeyin bencilce olduğunu gösteriyor.Hümanizmi buldular,sadece kendi halklarında uyguladılar.Kadınlar gününü ilan ettiler,ama Ortadoğu'daki  kadın katliamlarına ve tecavüzlere göz yumdular...

KAYNAKÇA
Kur'an-ı Kerim
İslam Ve İnsanlığın Geleceği-Roger Garaudy
Antik Yunan'da cinsiyet Rollerinin Temsili-Duygu Kocabaş Atılgan

İNSAN OLMAYAN KADIN(8 mart kadınlar günü)





4 Mart 2015 Çarşamba

KARMA EĞİTİME BAKIŞ

   Bilindiği gibi karma eğitim 2000-2001 yılında zorunlu hale getirildi.Gariptir ki bu tarihler 28 Şubat askeri darbesinin hemen sonrasına denk gelir.Tabi bu durumda insanın aklına bu olayın 28 Şubatın bir sonucu olduğu fikri geliyor.Bu fikir de haklı olma durumumuzda yok değil.Netice de o tarihlerde irtica geliyor bahanesi ile neler yapıldığını hepimiz az çok biliyoruz.
   Karma eğitim zorunlu hale getirilince yıllar içerisinde Türkiye de var olan pek çok kız veya erkek lisesi bu özelliğini kaybetmiş ve karma eğitim vermeye başlamıştır.
   Karma eğitim ile ilgili kendi düşüncelerimi aktarmadan önce bu konuda yapılan araştırmalara  eğitimcilerin görüşlerine ve İslam dininin bu konuda ki görüşlerine kısaca bir göz atmak da fayda olduğunu düşünüyorum.
   Avustralya New South eyaletinde ayrı eğitime tutulan kız ve erkek çocukları hallerinden gayet memnun ve mutlular.Öyle ki konu ile ilgili yetkililer ise bu durumun yüksek başarıyı yakalama da çok etkili olduğunu söylüyorlar.Ayrıca Sydney'de liselerin %12'si ayrık eğitim vermektedir.Yine Avustralya da ayrık eğitim veren liselerden biri olan Epping erkek lisesi müdürü konu ile ilgili şunları söylüyor : 
"Kızlar erkeklerden daha çabuk olgunlaşıyorlar. Hem duygusal hem de akademik anlamda. Bu durum ise erkekler de kendini yetersiz hissetme duygusunu ön plana çıkartıyor. Bu açıdan ayrık sistem de erkekler kendilerine daha çok güveniyor ve rekabete girmeden başarıları artıyor."
   Bir diğer eğitim uzmanı Ann Mcintyre ise şunları söylüyor : 
Ayrık eğitim de amaç kız erkek ayrımcılığı yapmak değildir. Asıl amaç kız öğrenciler tarafından erkeklerin dikkatinin dağıtılmaması ve rekabeti önlemektir.
   Tabi bir de işin cinsel boyutu var. Bunu kesinlikle es geçmek ya da atlamak pek tabi söz konusu olamaz.Bu konu da ABD'de yapılan çeşitli araştırmalar üniversiteye giden bayanların %47-78 'inin cinsel baskıya maruz kaldığını göstermektedir. 
   İslam dininin  konuya bakış açısı ise gayet açık ve net olarak karşımıza çıkıyor. Öyle ki kadın ve erkek bloğu çağına girdiğinden itibaren birbirinden ayrılmalıdır. Çünkü iki cinsiyette o andan itibaren birbirlerine mahremdirler. 
   Bütün bu bilgiler ışığında öncelikle şunu herkesin iyi bilmesi gerekir. Ülkesinde yaşayan insanların %90-95'lik bir kısmı Müslüman olan bir devletin karma eğitimi zorunlu tutması tamamen bir ironidir. Sen karma eğitimi zorunlu tuttuğun için Anadolu da özellikle doğu da Muhafazakar aileler kız çocuklarını okula göndermemekte kızların okullaşma oranı azalmaktadır. Kız çocuklarına haydi okula derken bu hatalar da göz önüne alınmalı ve çözümler üretilmelidir.Zaten demokrasi hatta ileri demokrasi nidalarının atıldığı ülkelerde her kesimin sorunları dinlenmeli ve çözümlenmelidir.Çoğunlukçu demokrasi değil çoğulcu demokrasi hedef alınmalıdır.
   Son olarak bugün dindar kesimin kaygısı başarıdan öte namus meselesidir.Cinsel arzuları özendirmenin tavan yaptığı zinanın lise seviyesine indiği bu dönemde ailelerin kaygılanmasından daha doğal bir durumun olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Şunu unutmayalım okullar eğitim öğretimin yapıldığı yerlerdir. Sadece bu yüzden bile eğitimciler öğrencilere en rahat imkanları sunmalı ve başarıyı baz alarak onu en yüksek seviye de tutmalıdırlar.

kaynakça : euronews , psikolojiye giriş editör Rod Plotnik Kaktüs yayınları