2 Ekim 2015 Cuma

ÇOCUKÇA

ÇOCUKÇA
Ah nerde kaldı çocukluğumuz… Koşup oynadığımız zamanlar… Akşam ezanını duyar duymaz pencereye çıkan anneler… Horoz şekerlerimiz,  leblebi tozu üflediğimiz çubuklarımız, ne çok severdik parklarda uzun bacaklı amcayı kovalamayı... Palyaçolara gülmekten karnımız ağrırdı çocukken…
Daima özlenen haldir çocukluk...
Herkesin geri dönmek istediği  çarçabuk geçen yıllarımızdır…Hiçbir zaman geri gelmeyecek bir olgudur çocukluk… çocukluk oyundur… Dondurmadır, çilekli sakızdır çocukluk…  toprak üstüne inci gibi dizilmiş  misketlerdir..
Çocuk olmak yaşını büyülterek söylemek , dişlerinin birere ikişer düşmesi, başka bir çocukla saniyesinde arkadaş olabilmek, sonraki saniyeyi hesaplamadan içinden geldiğince davranmak demek. Çocuk olmak hayat bilgisi ve güzel yazı derslerini öğrenmek, her çeşit allı pullu simli kalemi ve kokulu silgileri bulundurmak, teneffüs aralarında köşe kapmaca ve seksek oynamak demek. Çocuk olmak annenin tabakla arkandan dolaşması sebze veya et yemiyorsun diye sana kızması,oyun oynarken sırtına ter bezi konması demek. Çocuk olmak sınırsız resim yapma ve şarkı söyleme özgürlüğü, törenlerde şiir okuma heyecanı, her sabaha türküm doğruyum çalışkanım sözleriyle günaydın demek. 
Masal dinlemek,masal anlatmak… Masallara inanmak.. Düşünmeden yaşamak… Masum olmak… İyi olmak... Yalan söylediğinde bile dürüst olmak…Hiç kimsenin söylemeye cesaret edemediği şeyleri korkmadan söyleyebilmek..
Bir dilim Sarelle’li ekmeği dünyalara değişmemektir..
Tek derdi hava kararınca oyunu bırakıp eve gitmek olandır. 
Gece misafirliğinde koltukta uyuyakalmak ve babanın seni kucağında taşımasıdır.
Anneye babaya kızıldığında, küsüldüğünde arkasına saklanıp ağladığın koltuğun sığınağında uyuyakalmaktır çocukluk…  Annemizin bizi kucaklayıp  odamıza götüreceği güvencesiyle…  Ne kadar küsse de kızsa da bir çikolatalı gofrete barışan insandır çocuk… komşunun evinde uslu duracağına  dair söz verendir çocuk, tabi ki uslu durmaz hele ki komşunun da çocukları varsa.
Peki çocukluk, çocuk olmak her yerde aynı mıdır? Çocuk her yerde çocuk mudur? Çocuk canım bu ne farkı var diyebilir miyiz?
İstanbulda çocuk olmak : Köprüden geçerken tuhaf sevinç çığlıkları atmak , sokaklarda koşturmak yerine evin içinde tepinip evdekilerin burnundan getirtmek, trafikte annenin kucağında uyuyakalmak , uslu durup okula ağlamadan gideceğine şart koşup bütün alışveriş merkezlerini gezdikten sonra yığınla oyuncak aldırmak demektir. 10 yaşında yemek sitesinden  yemek istemeyi öğrenmek , annenin işyerinden eve gelmesini beklerken eve hırsız girecek de kaçırılacağım diye korkudan ölmektir.  Bütün gün bilgisayar başında cips  yemektir.  Diğer şehirlerdeki çocukları anlamamak demektir.
Sokakta toz toprakta saklambaç yerine evde playstation oynamak, otobüsle değil servisle okula gitmek, fotoğraf albümüne bakmak yerine cepten arkadaşlara resim göndermek, okul pikniğine gitmek yerine İngiltere gezisine gitmek, ellere tebeşir yerine boardmarker bulaşmasıdır. İstanbul’da çocuk olmak bir yerden bir yere otobüse binip tek başına gidebilmektir. Çünkü İstanbulda’ki çocuklar bütün durakları ezbere bilir.  Derslerini  ödevlerini kitaplardan değil bilgisayardan, hatta cep telefonlarından araştırırlar.  Okullarda tablet dağıtılır bir kere, kitap değil. Ve hepsinin cebinde eline büyük gelen telefonları vardır. Bütün çocukların sosyal sitelerde hesabı vardır.  Bahçe, tarla görmeyen çocuklarımız facebook denen sosyal sitede sanal çiftlik oyunları oynar. Sadece çocuklar mı? Yaz gelse de anneanne dede yanına köye gidilse keşke… Bütün çocuklar bütün sene bunun hayalini kurar, ama babalarının başka planları vardır.  Tatil köyleri deniz, kum ve güneş…  Çocuklarımız  çok küçük yaşlarda yüzmeyi de öğrenir zaten. Televizyon röportajlarına konuşan çok bilmiş çocuklarımız…
Köyde çocuk olmak ise,
Mevsimlerin farkına varmak demek, ağaçların isimlerini bilmek, kavgada iyi dövüşmek, ellerin o yaşta bile nasırlı olması. Köyde çocuk olmak, dağların, çayırların, ovaların, kuşların, ağaçların, keçilerin, kuzuların arasında büyümek demek…
Karnın acıktığında dalından sabah koparılmış kan kırmızısı bir domates ve sofra bezleri altına saklanmış olan bir bazlamayı kapıp onu oyun oynarken yemek,
 Tüm köy çocuklarını tanımak, yanaklarının kıpkırmızı olması, hava azıcık soğuk olsa hasta olmamak, koşarken annenin sırtına bez koymaması, kışın tişörtle, yazın kazakla bile gezebilmek ve bir kere bile öksürmemek, ancak olağanüstü durumlarda hasta olmak, meyvenin sebzenin hormonsuzuyla beslenmek, taze yumurta ve sütle kahvaltı yapabilmek,
Ağa kızına aşık olmak, onun için büyüklerden duyulan türküleri söylemek,
Yazları toprak damda yıldızlara, gökyüzüne, dolunaya karşı uyumak, uyurken sivrisineğin bile ısırmaması, ısırsa bile anneye bile söylenmemesi, damda beraber yatılan komşu çocuklarıyla cin peri hikayeleri anlatıp korkmak, orada çekirdek çitlemek, çok hareketli rüyalarda kendini kaptırıp aşağı düşüp ayağını kırmak, kırılan ayağı ‘çıkıkçı Nuriye’nin iyileştirmesi, bir an önce iyileşip ayağa kalkmak,
Köyde çocuk olmak, tüm ev halkının traktöre binip bağlara gitmesi, orada ağaçlardan elma, vişne, kiraz, kayısı toplamak, dut ağaçlarını sallayıp düşenlerini almak, taze soğan, domates, maydanoz, salatalığı dalından koparmak, tüm ağaçlara çıkabilmek ve kolayca inebilmek, tüm günü bağda geçirmek, akşam olunca kızaran yanaklarla, eve dönmek, döndüğünde ablanın pişirdiği etli taze fasülye ve pilavı yemek, toplanan mahsüller satılmaya götürülürken babanın yanında gitmek, birbirini tutmuş ellerini sallayarak pazarlık yapan büyükleri neşe ile izlemek, babanın mahsülleri satıp cebini doldurup eve gelirken sana da kasaba bakkalından şeker ve top alması, topu gururla köyün çocuklarına göstermek, akşam üstü topla maç yapmak, maç sonunda kavga etmek, topu alıp eve girmek,

Kış gelince yazın bahçenin arkasına yuvarlak haline getirilip dizilen tezeklerden, odunlardan sobada yakıp ısınmak, okuldan gelince sobanın yanında ısınmak, sobanın üstünde bazlama ve yufka ısıtmak, ısıtılmış yufkanın arasına tereyağ ile çökelek peyniri koymak, sonra taze yumurta ve balla diğer yufkaları da bitirmek, güzel kokusu duvarlarda kalsın diye ıhlamur tahtasından yapılmış, sobasında ateşin uzun kış geceleri boyunca hiç sönmediği, ahşap kokulu odalarda uyumaktır köyde çocuk olmak,  5 kardeşin beşininde yan yana yer döşeğinde uyumasıdır köyde çocuk olmak… 


YAZAN: REYHAN CANITEZ


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder